Politika Faizi Nedir? Ekonomi Üzerindeki Önemi

silver and gold round coins in box

Politika Faizi Ne Demek?

Politika faizi, bir ülkenin merkez bankası tarafından belirlenen ve para politikalarının uygulanmasında temel rol oynayan faiz oranıdır. Merkez bankaları, ekonomik büyümeyi teşvik etmek, enflasyonu kontrol altına almak ve finansal istikrarı sağlamak amacıyla çeşitli makroekonomik hedeflere ulaşmaya çalışırlar. Politika faizi, bu hedeflere ulaşmada kullanılan en önemli araçlardan biridir.

Merkez bankaları, ekonomi yönetiminde etkin rol oynar ve politika faizi, bu süreçte kritik bir araçtır. Politika faizinin seviyesi, likidite üzerindeki kontrolü şekillendirir ve bankaların birbirlerine ve merkez bankasına ne kadar maliyetle borç para vereceğini belirler. Bu faiz oranı yükseltildiğinde, kredi maliyetleri artar ve tüketim ile yatırım azalarak enflasyon baskısı hafifler. Tersine, politika faizi düşürüldüğünde borçlanma maliyetleri azalır, tüketim ve yatırım teşvik edilerek ekonomik büyüme desteklenir.

Politika faizleri, belirli ekonomik durumlar ve makroekonomik göstergeler dikkate alınarak belirlenir. Örneğin, yüksek enflasyon dönemlerinde merkez bankaları genellikle faiz oranlarını artırır. Bu durum para biriminin değerini destekleyerek fiyat istikrarını sağlamaya yardımcı olabilir. Diğer yandan, ekonomik durgunluk ya da resesyon dönemlerinde ise faiz oranları düşürülerek ekonomik faaliyetlerin canlanması ve istihdamın artırılması hedeflenir.

Merkez bankaları, politika faizlerini belirlerken yalnızca iç ekonomik koşulları değil, küresel ekonomik dinamikleri de göz önünde bulundurur. Küresel piyasalardaki gelişmeler, uluslararası sermaye akımları ve döviz kuru hareketleri gibi faktörler, politika faiz kararlarını etkileyebilir. Sonuç olarak, politika faizi, bir ekonominin genel sağlığı üzerinde doğrudan ve dolaylı etkiler yaratır ve ekonomi yönetiminde temel bir araç olarak işlev görür.

 

Politika Faizi Nasıl Hesaplanır?

Politika faizinin hesaplanma süreci, merkez bankalarının ekonomiyi sağlıklı bir şekilde yönetebilmesi için uyguladığı karmaşık ve çok boyutlu bir işlemdir. Bu faiz oranları belirlenirken merkez bankaları birçok ekonomik göstergeden ve projeksiyondan faydalanır. İlk olarak, enflasyon oranları bu hesaplamaların temel taşlarından birini oluşturur. Enflasyonun kontrol altına alınması ve fiyat istikrarının sağlanması için politika faiz oranları düzenlenir. Enflasyon hedefinin belirlenmesi, faiz oranlarını ayarlamak için önemli bir referanstır.

Bunun yanı sıra, gayri safi yurt içi hasıla (GSYİH) büyüme oranları da değerlendirilir. Ekonomik büyüme dinamikleri incelenir ve küçülme veya genişleme dönemlerine göre faiz oranları ayarlanır. GSYİH büyüme oranları, merkez bankalarında politika faiz kararlarında göz önünde bulundurulan önemli bir veridir. Zira, ekonomik büyüme ve istikrarın sağlanması, merkez bankalarının başlıca hedeflerinden biridir.

İşsizlik oranı ve istihdam durumu da politika faizinin hesaplanmasında kritik bir rol oynar. İşsizlik oranlarının yüksek olduğu dönemlerde düşük faiz oranları tercih edilirken, istihdamın tam kapasiteye yakın olduğu dönemlerde daha yüksek faiz oranları uygulanabilir. Bu kriterler merkez bankalarının para politikalarına yön verir.

Matematiksel modellemeler ve çeşitli formüller merkez bankalarının bu süreçte en sık kullandığı araçlardır. Ekonomiyle ilgili veriler, ekonometrik yöntemler ve sayısal analizler kullanılarak değerlendirilir; böylece karar vericiler duruma en uygun faiz oranlarını belirleme imkanı bulur.

Son olarak, küresel ekonomik durum ve döviz kurları gibi dış ekonomik faktörler de göz ardı edilmez. Politika faiz oranlarının hesaplanması, iç ve dış ekonomik verilerin bir bütün olarak değerlendirilmesiyle mümkündür. Bu sayede, merkez bankaları ekonomiyi dengeleyici bir politika uygulayabilir.

 

Politika Faizinin Ekonomi Üzerindeki Önemi Nedir?

Politika faizi, merkez bankalarının ekonomiyi yönlendirmek için kullandığı en etkin araçlardan biridir. Bu faiz oranı, ekonomik büyüme, enflasyon ve işsizlik oranları gibi makroekonomik göstergeler üzerinde doğrudan ve dolaylı etkiler yaratır. Aynı zamanda ekonomik istikrarı ve sürdürülebilir büyümeyi sağlamada kritik bir rol oynar.

Öncelikle, politika faizi ekonomik büyüme üzerinde belirleyici bir etkiye sahiptir. Faiz oranlarının düşük olması, bireylerin ve işletmelerin daha kolay kredi almasını teşvik eder, yatırım ve tüketim harcamalarını artırır. Bu durum ekonomik büyümeye katkıda bulunur. Ancak, faiz oranlarının uzun süre düşük kalması, makroekonomik dengesizliklere yol açabilir ve enflasyonu yükseltebilir.

Enflasyon kontrolü açısından politika faizi büyük bir öneme sahiptir. Merkez bankaları, enflasyon hedeflemesi yaparken politika faizini stratejik olarak kullanır. Faiz oranlarının artırılması, toplam talebi düşürerek fiyatlar üzerindeki baskıyı hafifletir ve enflasyonu kontrol altına almak için kullanılır. Böylece, istikrarlı bir fiyat düzeyi sağlanmış olur.

İşsizlik oranları ise politika faizinin belirlenmesiyle ilişkilidir. Düşük faiz oranları, ekonomik faaliyetlerin artması ve yeni iş imkanları oluşturulması yoluyla işsizliği azaltabilir. Ancak, enflasyonun yükselmesi durumunda faiz oranlarının artırılması, ekonomik yavaşlamaya ve işsizliğin tekrar artmasına neden olabilir.

Özetle, politika faizi ekonominin çeşitli alanlarında derin etkiler yaratır. Doğru ayarlandığında ekonomik istikrarı ve sürdürülebilir büyümeyi destekler. Ancak, yanlış ayarlamalar ekonomik dengesizliklere yol açabilir. Bu yüzden, merkez bankalarının faiz politikalarında dikkatli ve dengeli davranmaları büyük önem taşır.

Politika Faiz Kararlarının Temelleri Nelerdir?

Merkez bankaları, politika faizi kararlarını alırken birçok temel faktörü dikkate almaktadır. Bu faktörler, ekonomik göstergeler ve mevcut ekonomik politikaların analizi ile belirlenir. Merkez bankalarının ana hedefi, ülkenin makroekonomik istikrarını korumak ve ekonomik büyümeyi sürdürülebilir hale getirmektir. Bu hedeflere ulaşmak için faiz oranlarını belirlerken enflasyon seviyeleri, işsizlik oranları, büyüme hızları gibi çeşitli ekonomik göstergeleri analiz ederler.

Faiz kararları alınırken dikkate alınması gereken en önemli faktörlerden biri enflasyondur. Yüksek enflasyon, merkez bankalarını faiz oranlarını artırmaya sevk edebilir; zira yüksek faiz oranları harcamaları ve yatırımları kısıtlayarak fiyat artışlarını dizginlemeye yardımcı olur. Tersine, düşük enflasyon ya da deflasyon durumunda ise merkez bankaları, ekonomik büyümeyi ve harcamaları teşvik etmek amacıyla faiz oranlarını düşürebilir.

Bir diğer önemli faktör ise işsizlik oranıdır. Yüksek işsizlik seviyeleri ekonomik durgunluğu işaret ederken, merkez bankaları bu durumda faiz oranlarını düşürerek yatırım ve tüketim harcamalarını artırmayı teşvik edebilir. Bununla birlikte, ekonomik büyüme oranları da dikkatlice izlenir ve büyüme trendleri merkez bankaları tarafından politika faiz kararlarının yönünü belirlemek için kullanılır.

Global ekonomi trendleri de politika faiz kararları üzerinde büyük bir etkiye sahiptir. Dünya genelindeki ekonomik dalgalanmalar, ticaret politikaları ve küresel finansal piyasaların durumu, merkez bankalarının düzenli olarak izlediği önemli göstergelerdir. Örneğin, büyük ekonomilerdeki faiz değişiklikleri, diğer ülkelerin politika faizlerini uyarlamalarına yol açabilir.

Dahili ve harici borç durumu da bu süreçte göz önünde bulundurulmalıdır. Yüksek iç veya dış borç yükleri bulunan ekonomilerde, faiz oranları üzerinde yapılan değişiklikler, borç ödeme kapasitelerini ve ülkenin kredi notlarını etkileyebilir. Bu durum, hem ülkenin ekonomisi hem de uluslararası yatırımcıların güveni üzerinde doğrudan bir etkiye sahiptir.

 

Politika Faizi Ne İşe Yarar?

Politika faizi, merkez bankalarının ekonomik istikrarı sağlamak ve ekonomik hedeflere ulaşmak amacıyla kullandıkları temel araçlardan biridir. Merkez bankaları, politika faizi oranıyla likidite yönetimi yaparak piyasa koşullarına müdahale edebilir. Ekonomik yönetimde enflasyon kontrolü, büyümenin sürdürülebilirliği ve işsizliğin azaltılması gibi temel hedefler bulunmaktadır. Politika faizi, bu hedeflerin gerçekleştirilmesinde kritik bir rol oynamaktadır.

Ekonomik durgunluk dönemlerinde merkez bankaları, politika faiz oranlarını düşürerek kredi akışını teşvik eder. Bu durum, işletmelerin ve tüketicilerin borçlanma maliyetlerini azaltır ve dolayısıyla yatırımların ve tüketimin artmasını sağlar. Artan talep, ekonomideki üretim seviyelerinin yükselmesine ve işsizliğin azalmasına yardımcı olur. Bununla birlikte, enflasyon hedeflemesi yapan merkez bankaları, enflasyonist baskıları azaltmak amacıyla politika faiz oranlarını artırma yoluna gidebilirler. Yüksek faiz oranları, tüketici harcamalarını ve yatırımları sınırlayarak enflasyonist baskıları hafifletir.

Talep yönetimi de politika faizinin bir diğer önemli fonksyonudur. Talebin fazla olduğu dönemlerde ekonomi, aşırı ısınma riskiyle karşı karşıya kalabilir. Bu durumda merkez bankaları, politika faizini yükselterek kredi maliyetlerini arttırır ve bu da talebin kontrollü bir şekilde düşmesini sağlar. Tersine, talebin yetersiz olduğu durumlarda ise faiz oranlarının düşürülmesi suretiyle tüketici ve yatırımcı davranışlarının canlandırılması hedeflenir.

Özetle, politika faizi ekonomik döngüleri dengelemeye, talep yönetimine ve enflasyon kontrolüne yönelik önemli bir araçtır. Merkez bankaları, bu aracı etkin bir şekilde kullanarak ekonomik istikrarı sağlama ve kalkınma hedeflerine ulaşmayı amaçlarlar. Politika faizi, merkez bankalarının ekonomik yönetimdeki çok yönlü stratejilerinin merkezi bir parçasıdır.

 

Politika Faizi Düşük Olduğunda Ne Olur?

Politika faiz oranının düşük seviyelere çekilmesi durumunda, ekonomide çeşitli etkiler ve sonuçlar gözlemlenir. Öncelikle, düşük politika faizi bankaların borçlanma maliyetlerini düşürür. Bankalar, daha düşük maliyetlerle fonlara erişebildiklerinde, bu avantajı genellikle müşterilerine yansıtırlar ve kredi faiz oranlarını indirirler. Düşük faiz oranlı krediler, tüketicileri ve işletmeleri daha fazla borçlanmaya teşvik eder. Tüketici kredilerinin artmasıyla, bireyler ev, araba gibi büyük alımlar yapabilir veya mevcut borçlarını refinanse edebilirler. Bu da tüketici harcamalarını artırır.

Benzer şekilde, düşük politika faiz oranları işletmelerin yatırım yapma iştahını artırır. İşletmeler, daha uygun maliyetlerle yeni ekipmanlar alabilir, projeler başlatabilir veya mevcut operasyonları genişletebilirler. Yatırımlardaki bu artış, ekonominin genel büyümesini destekler ve iş gücü talebini artırarak istihdam oranlarını olumlu yönde etkiler.

Ek olarak, düşük politika faizinin döviz kurları üzerinde de etkisi bulunur. Faiz oranlarının düşük olduğu bir ekonomi, yabancı yatırımcılara daha çekici gelmeyebilir ve bu durumda döviz girişleri azalabilir. Bunun sonucunda, yerel para birimi değer kaybedebilir. Yerel para biriminin değer kaybetmesi ise ihracatı teşvik edebilir. Zira, daha ucuz hale gelen ürünler yurt dışında daha rekabetçi olur ve bu da ihracat gelirlerini artırır.

Ancak, düşük politika faiz oranlarının uzun vadeli sürdürülebilirliği konusunda dikkatli olunmalıdır. Aşırı borçlanma ve kontrolsüz kredi genişlemesi ekonomik balonlara yol açabilir ve enflasyonu tetikleyebilir. Dolayısıyla, düşük politika faiz oranlarının ekonomik üzerindeki etkilerinin dikkatlice izlenmesi ve gerektiğinde müdahalelerde bulunulması önemlidir.

 

Tüketim Artışı

Düşük politika faizi tüketici harcamalarında belirgin bir artışa yol açmaktadır. Faiz oranlarının düşük seviyelerde tutulması, bireylerin kredi kullanma maliyetlerini düşürür ve aynı zamanda mevcut borçların servis edilmesini kolaylaştırır. Bu durum, bireylerin daha fazla harcama yapmasını teşvik eder. Örneğin, düşük faiz oranları sayesinde konut ve otomobil kredileri daha erişilebilir hale gelir, bu da konut ve otomobil satışlarında artışa neden olur.

Artan tüketici harcamaları, ekonomik büyümenin önemli bir itici gücüdür. Bireylerin daha fazla harcama yapması, talep edilen mal ve hizmet miktarını artırır. Bu artış, şirketlerin üretim kapasitelerini artırmalarına ve yeni yatırımlar yapmalarına olanak tanır. Bu süreç, ekonomi genelinde bir yayılma etkisi yaratır ve istihdam seviyelerini yükseltebilir. Dolayısıyla, tüketim artışının ekonomik büyüme üzerinde olumlu etkileri olduğu söylenebilir.

Düşük politika faizinin bir diğer önemli dinamiği de tasarruf oranları üzerindeki etkisidir. Faiz oranları düştüğünde, tasarrufların getirisi azalır, bu da bireyleri daha az tasarruf yapmaya ve daha fazla harcama yapmaya yönlendirir. Ekonomideki toplam talebin artması, firmanın gelirlerini ve sonuç olarak da ekonominin genel refahını artırabilir. Ancak, çok düşük faiz oranlarının uzun vadeli tasarruf oranları üzerinde olumsuz etkilere de sahip olabileceği unutulmamalıdır.

Sonuç olarak, düşük politika faizi ve bunun neticesinde artan tüketici harcamaları, ekonomik büyümede önemli bir rol oynamaktadır. Tüketim artışı, hem bireysel hem de kurumsal düzeyde ekonomik faaliyetleri canlandırır, istihdamı artırır ve toplam talebi teşvik eder. Bu, kısa vadede ekonomik canlanmayı desteklerken, uzun vadede sürdürülebilir büyüme stratejilerinin de bir parçası olarak ele alınmalıdır.

Para Arzındaki Artış

Politika faizinin düşürülmesi para arzındaki artışa doğrudan etki eder. Merkezi bankalar, genellikle ekonomik durgunluk dönemlerinde piyasalara daha fazla para enjekte etmek amacıyla faiz oranlarını indirirler. Düşük politika faizi, ticari bankaların merkez bankasından daha ucuza borç almasına olanak tanır. Bu durum, bankaların kredi verme kapasitelerini genişletir ve sonuç olarak piyasada dolaşan para miktarında artışa sebep olur.

Para arzındaki artış likidite bolluğuna yol açar. Piyasadaki likidite bolluğu, ekonomik aktiviteleri canlandırmak için tüketici harcamalarının ve yatırımların artmasına neden olur. Daha düşük borçlanma maliyetleri, şirketlerin yeni projelere yatırım yapmasını ve bireylerin konut veya araç gibi yüksek maliyetli ürünleri satın almasını teşvik eder. Bu durum, ekonominin genelde büyümesine yol açar ve işsizlik oranlarının düşmesine yardımcı olabilir.

Ancak, para arzındaki artışın kontrolsüz olması bazı yan etkilere de yol açabilir. Eksesif likidite, enflasyonu tetikleyebilir. Para miktarının artması, tüketici talebindeki yükselme ile birleştiğinde mal ve hizmetlerin fiyatlarının yükselmesine neden olabilir. Bu durum, özellikle enflasyon beklentileri yüksekse ve ekonomik kapasite sınırlarına yaklaşıyorsa, daha da belirgin hale gelir. Enflasyonun kontrol edilmediği durumlarda, paranın göreceli değer kaybı artar ve bu da hem tüketici hem de iş dünyası güvenini olumsuz etkileyebilir.

Sonuç olarak, düşük politika faizi ile para arzındaki artış arasındaki dengeyi kurmak, merkezi bankaların ekonomistleri için kritik bir öneme sahiptir. Bu denge, ekonomik büyümenin sürdürülmesi ile birlikte fiyat istikrarının sağlanması arasında bir denge kurmayı gerektirir. Bu nedenle, faiz kararı verirken tüm potansiyel yan etkiler ve sonuçlar dikkatle değerlendirilmelidir.

Borçlanma Maliyetinin Azalması

Düşük faiz oranları, borçlanma maliyetlerini azaltarak ekonomi üzerinde çeşitli etkiler yaratır. Öncelikle, düşük faiz oranları, bireylerin ve şirketlerin kredi çekme maliyetlerini düşürür. Bu durum hem bireysel hem de kurumsal borçlanma süreçlerini kolaylaştırır. Örneğin, bir birey düşük faiz oranları sayesinde daha uygun koşullarda konut kredisi alabilirken, bir şirket de aynı avantajı kullanarak yatırım için gerekli fonları daha düşük maliyetle temin edebilir.

Faiz oranlarının düşük olması, yatırım trendlerinde olumlu değişikliklere yol açar. Şirketler borçlanma maliyetlerinin azalmasıyla birlikte yeni projelere daha fazla kaynak ayırabilir. Bu durum hem yeni iş fırsatlarının yaratılmasına hem de ekonomik büyümenin hızlanmasına katkı sağlar. Ayrıca, düşük faiz oranları, bireylerin tüketim eğilimlerini de etkiler. Daha düşük kredi maliyetleri, tüketicilerin daha fazla harcama yapmasını teşvik eder, bu da ekonomik canlanmayı destekler.

Düşük borçlanma maliyetleri, finansal piyasalar üzerinde de etkili olur. Yatırımcılar, getiri arayışında, daha yüksek riskli ancak potansiyel getiri sunan yatırımlara yönelir. Böylece, düşük faiz oranlı bir ortamda, farklı finansal araçların kullanımı ve çeşitliliği artar. Bu durum, hem sermaye piyasalarını canlandırır hem de yatırımcılara daha geniş fırsatlar sunar.

Sonuç olarak, düşük faiz oranlarının borçlanma maliyetlerini azaltması bireysel ve kurumsal düzeyde olumlu ekonomik etkiler yaratır. Yatırım ve tüketim artar, yeni iş imkanları doğar ve ekonomik büyüme desteklenir. Bu sayede, düşük faiz oranlarının ekonominin geneline yayılacak olumlu etkileri göz ardı edilmemelidir.

 

Yerel Para Biriminde Değer Kaybı

Politika faizinin düşürülmesi, genellikle yerel para biriminin değer kaybetmesine yol açar. Bu durum, döviz kurlarında dengesizlikler yaratabilir. Yerel para birimi değer kaybettiğinde, ithalat maliyetleri artar. İthal edilen malların fiyatları yükselir, bu da iç piyasada enflasyonu tetikleyebilir. Özellikle enerji, gıda ve tüketim malları gibi zorunlu ihtiyaçlarda fiyat artışları, tüketicilerin alım gücünü olumsuz etkileyebilir.

Düşen yerel para birimi, ihracat açısından ise farklı sonuçlar doğurabilir. Daha ucuz hale gelen yerel mallar, yabancı piyasalarda rekabet avantajı yakalayabilir. Bu sayede, ihracat artışı görülebilir. Ancak bu artış, döviz kazancını artırırken aynı zamanda ithalatın pahalılaşmasıyla dengelenebilir. Böylece dış ticaret açığı dengelenmesi beklenirken, ithalata bağımlı sektörlerde maliyetlerin artması kaçınılmaz hale gelir.

Kısa vadede, düşük politika faizi döviz kurunda ani hareketlere neden olabilir. Dövizdeki dalgalanmalar ekonomik belirsizlik yaratırken, uzun vadede yatırımcı güveninin zedelenmesine yol açabilir. Yatırım yapmayı düşünen yabancı yatırımcılar belirsizlikten kaçınma eğiliminde oldukları için yerel piyasaya sermaye girişinde azalma olabilir. Bu durum, ekonomik büyüme ve gelişmeyi olumsuz yönde etkileyebilir.

Uzun vadeli etkiler arasında en belirgin olanlarından biri, yüksek kurun sürdürülebilir olmaması halinde yapısal sorunların gün yüzüne çıkmasıdır. İthalatın azalmasıyla üretim maliyetleri artabilir, bunun sonucunda firmalar girdilerini pahalıya mal etmeye başlayabilirler. Yerel para biriminde yaşanan değer kaybının çeşitli sektörlerde farklı ve karmaşık etkileri olduğu göz önünde bulundurularak, politika kararlarının titizlikle ve uzgörülü bir şekilde alınması gerekmektedir.

 

Enflasyonda Artış

Politika faiz oranlarının düşük seviyelerde tutulması, enflasyon üzerinde önemli etkiler yaratabilmektedir. Düşük faiz oranları, ekonomideki para arzını artırarak tüketim harcamalarını teşvik eder. Tüketiciler, düşük faiz oranları sayesinde daha fazla borçlanma imkânı bulur, bu da genel talep seviyelerini yükseltir. Artan talep, arzı hızla yakalayamayabilir ve bu da fiyatlar üzerinde yukarı yönlü bir baskı oluşturur.

Para arzının artması, ekonomideki likiditenin de artması anlamına gelir. Bu durum, tüketimden yatırım harcamalarına kadar geniş bir yelpazede etkin olur. Özellikle dayanıklı tüketim malları ve konut gibi harcamalar, düşük faiz ortamında hızla artar. Ancak bu artışın sürdürülebilir olup olmadığı önemlidir. Çünkü fiyatlar genel düzeyinde bir artış, yani enflasyon, uzun vadede ekonomik istikrara zarar verebilir.

Enflasyon beklentileri de bu sürecin kritik bir unsuru olarak karşımıza çıkar. Tüketiciler ve işletmeler, fiyatların gelecekte daha da artacağını düşündüklerinde, harcamalarını öne çekme eğiliminde bulunur ve bu da mevcut talep artışını daha da hızlandırır. Talepteki bu artış, üreticilerin üretim kapasitelerini sınırlayıcı etkenlerle karşılaştığında, kaçınılmaz olarak fiyat artışlarına yol açar.

Ayrıca, düşük politika faizleri döviz kurlarını da etkileyebilir. Yerli para biriminin değer kaybetmesi, ithalat maliyetlerinin artmasına ve dolayısıyla ithal ürünlerin fiyatlarının yükselmesine neden olabilir. Bu da enflasyonist baskıları daha da artırır. Döviz kurlarındaki dalgalanmalar, gerek üretici maliyetlerini gerekse nihai tüketim fiyatlarını etkileyerek enflasyon oranlarında değişikliklere neden olabilir.

Sonuç olarak, düşük politika faizlerinin enflasyon üzerindeki etkisi karmaşık ve çok boyutludur. Ekonomik istikrarı sağlamak için, merkez bankalarının politika faizlerini belirlerken bu dinamikleri dikkatlice değerlendirmesi gerekmektedir. Artan enflasyon riskine karşı alınacak tedbirler, uzun vadede sürdürülebilir bir büyüme için hayati önem taşır.

Beni Twitter'da takip et, para kazanmak için fırsatları kaçırma: @BorsaIQ Scroll to Top